9.02.2024
6 Dakika
Büyüleyici Mezopotamya şehri Mardin, Türkiye’nin mutlaka görülmesi gereken yerleri arasında ilk sıralarda yer alır. Kendine özgü mimarisi ve yüzyıllardır koruduğu çok kültürlü atmosferiyle eşsiz bir kimlik kazanmış olan şehir, aslında hiçbir gezi planı yapmadan gezseniz bile sizi kendi dünyasına çekecek güce sahiptir. Dolayısıyla esasında uzunca bir seyahat süresi ayırarak Mardin’in tamamını görmenizin en iyisi olacağını söylememiz gerekir. Yine de bu büyüleyici şehrin tarihi ve kültürel zenginliği hakkında bir fikir edinebilmeniz için Mardin’de öne çıkan gezi alanlarını sizin için derledik.
6. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırını korumak amacıyla bir garnizon kenti olarak kurulan Dara, Yukarı Mezopotamya’nın en önemli antik yerleşimlerinden biridir. Bu örenyerine yapacağınız ziyarette kilise, saray, çarşı, zindan, tophane ve su bendi kalıntılarının yanı sıra Geç Roma Dönemi’nden kalma mağara evlerini de görebilirsiniz.
Süryani Katolik Patrikhanesi olarak 1895 yılında inşa edilmiş tarihi bir yapı olan müze binasında, Mardin ve çevresindeki antik kentlerde bulunan eserler sergilenmektedir. İnsanlık tarihi açısından en önemli coğrafyalardan biri olan Mezopotamya’da medeniyetin tarihsel gelişimine ışık tutan kalıntıları görmek için Mardin Müzesi’ni mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Mardin’in çok sayıdaki geleneksel el sanatlarından olan bakırcılığın sürdürüldüğü bu çarşıda zanaatkarların bakırı işlerken yaptıkları ritmik vuruşların ezgisine kulak verebilirsiniz. Ayrıca yüzlerce yıldır usta-çırak ilişkisiyle sürdürülen bu zanaatın eşsiz ürünlerinden satın alabilir, belki Şahmeran işlemeli bir eseri seyahatinizin hatırası olarak saklayabilirsiniz. Mardin’in el sanatlarında ve gündelik yaşam nesnelerinde kendine yer edinmiş efsanevi bir figür olan Şahmeran’ın hikayesini de Turkish Museum sayfalarındaki Yılanların Kraliçesi Şahmeran ve Mardin yazımızda bulabilirsiniz.
Mardinlilerin “kartal yuvası” dedikleri kale 10. yüzyılda Hamdaniler tarafından doğal kaya üzerine çok az eklenti yapılarak inşa edilmiştir. Mardin’e hâkim bir tepenin zirvesindeki kaleden, tepenin eteklerinde teraslar boyunca uzanan tarihi Mardin evlerinin damga vurduğu eşsiz kent manzarasını izleyebilirsiniz.
Özgün bir mimari anlayışın ve Orta Çağ kent planlamacılığının ürünü olan tarihi Mardin evleri, zirvesinde kalenin bulunduğu yamaçtan ovaya doğru adeta birbirine sokularak şehrin en otantik manzarasını yaratır. Büyük oranda sarı kalker taşından yapılmış bu evlerin aralarındaki sokaklarda dolaşırken, başka bir zamanı ya da bambaşka bir dünyayı keşfettiğinizi hissedebilirsiniz.
Mardin’in içme suyu ihtiyacının karşılanmasını sağlayan Beyazsu Deresi, sunduğu yemyeşil manzarayla neredeyse tümüyle toprak tonlarına bürünmüş kentte bölge insanı için bir cazibe merkezidir. Siz de Mardin ziyaretinizde yeşilliklerle çevrili bu derenin kıyısında bir mola verip güzel bir yemek yiyebilirsiniz.
Mardin’de görülmeye değer tarihi yapılardan biri olan Hatuniye Medresesi yakınlarında yer alan ve 1176 yılında yapılmış olduğu düşünülen hamam, günümüzde de hâlâ kullanılmaktadır. Bölgede sık rastlanan klasik taş yapı mimarisiyle, dikdörtgen bir planla inşa edilen ve kubbesiyle oldukça ilgi çekici görünen yapıda benzersiz bir hamam deneyiminin keyfini çıkarabilirsiniz.
Antik Çağ’da bir güneş tapınağının bulunduğu ve Romalılar tarafından da kale olarak kullanılmış kompleksin üzerine 5. yüzyılda inşa edilmiş olan manastır, 18. yüzyılda yapılan düzenlemelerle bugünkü görünümünü almıştır. Süryaniler açısından hep önemli bir dini merkez olan manastır, Süryani Mardin Metropolitliğinin de merkezi niteliğindedir. Mimari açıdan da oldukça etkileyici bir yapı olan Deyrulzafaran Manastırı’nda çok kültürlülüğün bölgeye kattığı değeri yakından gözlemleyebilirsiniz.
Yapımına Artuklu Beyliği döneminde başlanan ancak Moğol istilası nedeniyle inşaatı yarım kalan yapı, 15. yüzyıl sonlarında tamamlanabilmiştir. Mardin’deki en büyük ve günümüze kadar en iyi korunmuş tarihi yapılardan biri olan medrese, mimari özellikleri, taş işçiliği ve bezemeleriyle dikkat çeker. Bu görkemli tarihi yapı, Mardin’in ziyaretçilerine sunduğu zaman yolculuğunun etkileyici duraklarından biridir.
İki katlı, revaklı mekanların dikdörtgen bir avluyu çevrelediği mimarisiyle bu 17. yüzyıl hanı, Mardin’in kendine özgü büyüleyici atmosferinden kopmadan bir mola vermek için harika bir yer olabilir. Bölgenin otantik özelliklerini taşıyan Surur Hanı’ndaki kafe ve restoranların birinde dinlenirken, kendinizi şehrin yüzlerce yıllık tarihinin bir parçası gibi hissedeceksiniz.