5.08.2022
5 Dakika
Bir kısmı Akdeniz Bölgesi’nde yer alsa da Ege Denizi ile çevrili ilimiz Muğla, Türkiye’nin güneybatı ucunda yer alır. Zengin tarihi kalıntılara ve arkeolojik buluntulara ev sahipliği yapan Muğla’da 103 ören yeri bulunmaktadır. Bilinen tarihi boyunca öncelikle Anadolu yerlileri olan Karyalıların ardından Helen egemenliği altına girmiştir. Medlerin ardından Persler de bu topraklarda hüküm sürmüşlerdir.
Birçok kültüre ev sahipliği yapan Ege Bölgesi’nin incisi Muğla’ya geldiğinizde mutlaka görmeniz gerektiğini düşündüğümüz 5 antik kenti bu yazımızda sizin için derledik.
“Leyne” ismiyle de tanınan Lagina Antik Kenti, Muğla’nın Yatağan ilçesinde yer alır. Lagina çevresindeki antik kalıntılar göz önünde bulundurulduğunda bölgedeki yerleşimler yaklaşık olarak MÖ. 3 bin yılına kadar uzanır. Kurulduğu dönemden itibaren kesintisiz olarak yaşam merkezi olan Lagina, birçok antik yapıya ev sahipliği yapar. Antik kentin kutsal alanında anıtsal bir giriş kapısı, kutsal yol, sunak yeri, Dorik Stoalar ve belki de en önemlisi: Hekate Tapınağı bulunmaktadır. M.Ö. 40 yılındaki yağmalamalarda harap olan yapıların yeniden inşa edilmesi için M.Ö. 27 yılında bağışta bulunan İmparator Augustus’un kitabesini de görebilirsiniz. Tapınağın dış cephesini süsleyen frizlerde işlenen konuları kendi gözlerinizle görmek isterseniz mutlaka Lagina’ya uğramalısınız. Bu frizlerde Zeus’un yaşamından Amazon-Grek savaşlarına, Hekate’den Karia tnarılarına kadar birçok hikayeyi ve bu hikayenin kahramanlarını görmeniz mümkün.
Günümüzde Milas-Söke çevresinde, antik dönemde ise Latmos Dağları ve Latmos Körfezi olarak bilinen bölgede yer alan Herakleia Antik Kenti, ormanlarla kaplı Beşparmak Dağları’ndadır. “Latmos” ve “Latmia” olarak da bilinen Herakleia, doğal güzellikleriyle ünlüdür. En parlak dönemini Helenistik Dönem’de yaşamış olan Herakleia, deniz ticareti sayesinde zenginleşmiştir. Bu kentin en önemli özelliklerinden biri Anadolu’nun ilk aile tablosunu sembolik bir dille ifade ettiği söylenen resimler bulunmuş olmasıdır. Paleolitik Çağ’dan Neolitik Çağ’a geçişi gösteren bu resimlerde Avrupa’da bulunan resimlerden farklı olarak savaş figürleri yer almaz. Batı Anadolu’da türünün tek örneği olan bu resimleri kendi gözlerinizle görmek isterseniz sizi Herakleia’ya bekliyoruz!
1988 yılından beri UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunan Letoon Antik Kenti’nde buluan kalıntılar buranın bir dini ve politik merkez konumunda olduğuna işaret etmektedir. M.Ö. 7. yüzyılda kurulmuş olduğu düşünülen Letoon’un merkezinde yan yana 3 adet tapınak görülür: Dor düzeninde inşa edilmiş ve Apollon’a adanmış bir tapınak, İon düzeninde inşa edilmiş ve Tanrıça Leto’ya adanmış bir tapınak ve aralarında ikisinden de daha küçük bir Artemis Tapınağı bulunmaktadır. Antik dönemden beri yükselen su seviyeleri sebebiyle bu yapıların zeminleri günümüzde su altındadır. Grekçe, Aramice ve Likçe dillerinde yazıtlar bulunmuş olan Leto Tapınağı’nda gezerken ise geçmiş çağların büyülü atmosferini adeta yeniden yaşayacaksınız. Antik kentin kuzeyinde, Helenistik Dönem’den kalma iyi korunmuş bir tiyatro bulunmaktadır. Geziniz sırasında tapınakların güneybatısında bir su çeşmesi ve doğu kısmında ise bir kilise görmeniz mümkün.
Muğla-Bodrum yolu üzerinde bulunan Stratonikeia Antik Kenti, MÖ. 3. yüzyılda kurulmuştur. Kent, merkezinde yapılan kazı çalışmalarına göre Geç Bronz Çağı’ndan günümüze kadar devam eden bir yerleşim merkezine sahiptir. Bu antik kentte Antik Dönem, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’nden izler görmek mümkündür. Stratonikeia Antik Kenti’nde Helenistik Çağ’dan kalma, Anadolu’nun en büyük Gymnasium’unu görebileceğiniz gibi kentin merkezinde yer alan ve dikkat çeken yapılardan biri olan kent meclisini (bouleuterion) de görebilirsiniz. Bunların yanı sıra tiyatro, Roma Hamamı, Roma Çeşmesi, agora, nekropol, tapınaklar, kiliseler ve camiler de görmek mümkündür. Gösterişli bir giriş kapısından girdikten sonra Osmanlı Dönemi’nde taş döşenmiş yollarda yürüyerek bu kenti gezebilirsiniz.
Ege ve Akdeniz’in buluştuğu Tekir Burnu’nda bulunan Knidos Antik Kenti, Batı Anadolu’nun en önemli kıyı kentlerinden biridir. Karya bölgesinin de önemli bir kenti olan Knidos, bulunduğu arazinin dağlık yapısından ötürü teraslı bir yapıya sahiptir. Kent, paralel sokaklar ve paralel caddeler şeklinde kurulmuştur. Ana kara ve ada kısmından oluşan Knidos’da, Akropol ve M.Ö. 4. yüzyılda yapıldığı düşünülen kentin çevresindeki surların yanı sıra doğuya doğru ilerlediğinizde nekropol kısmını da görebilirsiniz. Bunların yanı sıra Demeter Kutsal Alanı, Afrodit Tapınağı, Dionysos Tapınağı gibi yapıların kalıntıları da mevcuttur. Antik kentte bilinen 7 kilise vardır. Tiyatrosundan geriye yalnzıca duvar kalıntıları kalmış olsa da birçok kültürden farklı yapılar barındıran bu kenti mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Knidos Antik Kenti’ni tanımak ve kentte yaşayabileceğiniz deneyimi görmek için Turkish Museums YouTube kanalında yer alan “Uncovering: Knidos” adlı videomuzu izleyebilirsiniz.