4.06.2021
5 Dakika
Türkiye, insanlık tarihini şekillendiren birçok önemli alana ev sahipliği yapıyor. Bunlardan 18'i, UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alıyor. Her biri, kendine özgü hikâyelere sahip olan bu alanları, Turkish Museums platformunda sizinle birlikte keşfediyoruz.
Bu yazımızda sizlere, 1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kültürel varlık niteliği ile eklenen Hitit Uygarlığı’nın başkenti Hattuşa’yı anlatacağız. Hattuşa; kent organizasyonu, korunmuş arkeolojik yapıları, zengin süslemeleri ve taş işleme sanatı ile oldukça dikkat çeken bir örenyeri. Hadi gelin bu kültürel mirası daha yakından tanıyalım.
Hattuşa örenyerinde, MÖ 3. bin yıldan itibaren yerleşimin başladığı bilinmektedir. Ancak kent, tarih sahnesine Anadolu’nun en eski uygarlıklarından biri olan Hititler ile çıkar. Tabletlerde “Bin Tanrılı şehir” olarak söz edilen Hattuşa, MÖ 1650’lerde kurulmuş olan Hitit Uygarlığı’nın başkentidir. Hitit İmparatorluğu’nun en görkemli ve güçlü zamanlarına tanık olan Hattuşa, gelişmiş kent yapılarıyla antik dünyanın en önemli merkezlerinden biriydi. Şehir, ilk kez 1834 yılında Charles Texier tarafından gezildi ve dünyaya tanıtıldı. Daha sonra yapılan kazılar sayesinde, bugünkü etkileyici görünümüne kavuştu.
Hattuşa’da günümüze ulaşan ve büyük çoğunluğu Büyük Kral IV. Tudhaliya dönemine ait olan önemli kalıntılar arasında tapınaklar, anıtsal kapılar, kraliyet yapıları ve surlar bulunuyor. Tam bir açık hava müzesi olan Hattuşa, Aşağı ve Yukarı Şehir olmak üzere iki geniş alandan oluşur. Aşağı Şehir olarak adlandırılan bölgede, sivil yaşam alanları yer alır. Yaşam alanlarının ortasında ise, Hattuşa’nın en büyük kutsal yapısı olan Büyük Tapınak bulunur. Bu görkemli ve çok iyi korunmuş tapınak, MÖ 13. yüzyıla tarihlenir. İki kült odası olan bu tapınağın, Hitit imparatorluğu tanrılarının en büyükleri olan Fırtına Tanrısı Teşup ile Güneş Tanrıçası Arinna’ya adanmış olduğu kabul edilir.
Eğimli bir araziye sahip olan Yukarı Şehir’in geniş bir bölümü, yalnızca tapınak ve kutsal alanlardan oluşur. “Tapınak Mahallesi” olarak bilinen bu alan güneyden geniş bir kavis halinde, üzerinde dört kapının mevcut olduğu bir surla çevrelenir. Bu surlarda bulunan Aslanlı Kapı, Hattuşa’nın simgelerinden biridir ve Hititlerin gelişmiş taş işçiliğini gözler önüne serer. Sfenksli Kapı ve Kral Kapısı da, Yukarı Şehir’de bulunan diğer anıtsal kapılardır.
Bu alanı gezerken kesinlikle atlamamanız gereken bir diğer yapı ise, Sfenksli Kapı’nın altında, surların içinde bulunan Yerkapı tünelidir. Savunma amaçlı yapılan bu 70 metre uzunluğundaki bu tünelin içinden geçebilir ve görkemli surların dışına çıkabilirsiniz. Hattuşa kentinde görmeniz gereken bir diğer önemli yapı ise, inanılmaz bir manzaraya sahip olan Büyükkale Saray Kompleksi’dir. Kentte yerleşimin ilk başladığı alanda bulunan saray yapısı, ziyaretçilerine Hitit mimarisinin önemli özelliklerini yansıtır.
Bugün Hattuşa antik kentinden çıkarılan tablet ve diğer arkeolojik eserleri, Anadolu Medeniyetleri, Çorum ve Boğazköy Müzeleri’nde ziyaret ederek, Hitit İmparatorluğu’nu daha yakından tanıyıp, bilgi sahibi olabilirsiniz.
Hattuşa’ya 2 km uzaklıkta bulunan Yazılıkaya kutsal alanı, ana kayaya oyulmuş iki odalı (A ve B odası) bir açık hava tapınağıdır. Bu odaların duvarları, Hitit taş işleme sanatının en zengin ve çarpıcı örnekleriyle doludur. Tanrı, tanrıça ve kralların kabartmalarının bulunduğu bu etkileyici alanı, Hattuşa gezinizden sonra mutlaka ziyaret etmelisiniz. Yazılıkaya Açıkhava Tapınağı, sizi yüksek kayalardan oluşan odaları ve muhteşem kabartmaları ile Hititlerin büyülü dünyasına götürecek.