21.04.2024
6 Dakika
Dünyanın en büyük tuzlu ve sodalı gölü, Türkiye’nin de en büyük gölü olan Van Gölü’nün kıyısında kurulu olan Van, gerçekten görülmesi gereken şehirlerden biridir. Tarihi değerleri ve doğal güzelliklerinin yanı sıra birçok deneyim olanağı da sunan şehirde mutlaka katılmanız gereken 10 aktiviteyi sizler için derledik. Gelin, bunlara birlikte bir göz atalım.
Büyük bir göl, küçük bir deniz... Yörede yaşayanların hiç de şaşırtıcı olmayan şekilde Van Denizi dedikleri göl, görenleri kendine hayran bırakan doğal güzelliklere sahiptir. Yeşili maviyle buluşturan gölün koylarında serin suların tadını çıkarabilirsiniz. Van Gölü’nde, başta Akdamar Anıt Müzesi’nin de yer aldığı Akdamar Adası olmak üzere, görülmeye değer tarihi kalıntılara ev sahipliği yapan adaları da ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca gölde yelken ve dalış gibi su sporları da yapabilirsiniz.
Kale, Urartuların Van Gölü kıyısında kurdukları başkentleri Tuşpa’ya hakim bir tepedeki bir kayalık üzerinde yer alır. Bölgedeki çalışmalarda bulunan kanallardan yola çıkılarak, MÖ. 9. yüzyılda Urartu Kralı Saduri tarafından yaptırıldığı anlaşılan bu kale, Anadolu’da günümüze ulaşmış en eski yapılardan biridir. Van Kalesi’nde karşılaşacağınız muhteşem manzaranın yanı sıra Urartulardan kalma bir kale burcu, bir açık hava tapınağı ve kaya mezarları ile tarihi 16. yüzyıla dayanan Süleyman Han Camii’ni de görebilirsiniz.
Tamamen doğal ürünlerden oluşan zengin bir sofra ve semaverde demlenen çay... Van’ın meşhur kahvaltısı, doğal ürünlerin unutulmaz lezzetiyle gezinizde ihtiyaç duyacağınız enerjiyi toplamanızı sağlayacak. Van kahvaltısında otlu peynir, murtuğa, kavut ve gencirun gibi yöreye özgü ürünleri de tadabilirsiniz. Van’a gittiğinizde deneyeceğinizden emin olduğumuz bu çok özel kahvaltının hafızanızda yer edeceğine hiç şüphemiz yok.
Muradiye Şelalesi, Bend-i Mahi Çayı üzerinde, 18 metre yükseklikten çağlayan sularının ezgisiyle gerçekten doğayla iç içe olduğunuzu hissetmek için ideal bir yerdir. Kamp yapmak için de uygun bir alan olan Muradiye Şelalesi’nin çevresinde etkileyici manzaralarla karşılaşacağınız bir piknik yapabilir ya da şelalenin karşısında bulunan asma köprüyü de dahil edeceğiniz bir güzergahta benzersiz bir doğa yürüyüşüne çıkabilirsiniz.
Türkiye’de peri bacalarının sadece Kapadokya’da bulunduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Van’ın Başkale ilçesinde yer alan ve yöre halkının Kapadokya’ya bir nazire olarak “Vanadokya” ismini yakıştırdığı bölgede birçok peri bacasının yanı sıra metrelerce uzunlukta kaya koridorları ile çok sayıda mağara da bulunuyor. “Vanadokya” peri bacalarının, meşhur kuzenini hiç aratmayan manzaralar sunduğunu belirtmemiz gerekir.
Uzun ve karlı kışların memleketi Gevaş ilçesindeki Artos Dağı’nın eteklerinde, dünya standartlarında bir kış sporları tesisi olmayı hedefleyen Abalı Kayak Merkezi bulunur. Kayak pistlerinden görülebilen Van Gölü manzarasıyla bu merkez, kış sporu meraklılarının vazgeçilmezleri arasında yer almaya aday bir tesistir. Abalı Kayak Merkezi, Van seyahatinde şehrin tarihi ve kültürel değerlerinin yanında bembeyaz karların tadını da çıkarmak isteyenlerin tercih edebileceği adreslerden biridir.
Van’ın Bahçesaray ilçesi sınırlarında bulunan Müküs Çayı, bol dalgalı ama fazla riskli olmayan bir rafting parkuru olarak, heyecanlı bir deneyim yaşamak isteyen ziyaretçilerini bekliyor. Müküs Çayı’nın coşkun akan, temiz ve berrak suları ziyaretçilere rafting yapma olanağı tanıdığı gibi, balıkçılık imkanı da sunuyor. Doğanın içinde dinlendirici saatler geçirebileceğiniz Müküs Çayı kıyılarının yemyeşil bitki örtüsü, kamp yapmak için de çok uygun alanlar barındırıyor.
Binlerce yıl öncesine uzanan köklü bir tarihe ev sahipliği yapan Van’da, kazılardan elde edilen eserlerin sergilendiği Van Müzesi bu şehre yapılacak bir gezinin olmazsa olmaz duraklarındandır. MÖ. 3000 yıllarından kalma aletler ve seramiklerden, geçtiğimiz yüzyılın tanıklık ettiği acı deneyimlerin kalıntılarına kadar birçok tarihi objeyi özenle saklayan müzede en çok da Urartu eserleri öne çıkmaktadır.
Urartular tarafından inşa edilen ve stratejik konumu nedeniyle, bölgede egemen olmuş tüm uygarlıkların kullandığı bir yapı olan Hoşap Kalesi, kendisiyle aynı adı taşıyan Hoşap Suyu yakınlarındaki sarp bir tepede bulunur. Perslerin, Makedon İmparatorluğu’nun, Selevkos Hanedanı’nın ve Roma ile Bizans İmparatorluklarının hakimiyetinde kullanılmış olan kale, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 1643 yılında yapılan çalışmalarla son halini almıştır. Oldukça iyi korunarak günümüze ulaşmış olan kale, ziyaretçilerini bir zaman yolculuğuna çıkaran sembolik bir yapıdır.
MÖ 8. yüzyılın ortalarında Urartu Kralı II. Sarduri tarafından inşa ettirilen kale, çevresine hakim bir konumda, Bol Dağı’nın batı ucundaki iki tepe üzerinde yükselir. Güçlü surları ve kayaya oyulmuş hendekleriyle koruma altına alınmış kale, Urartu tanrıları Haldi ile İrmuşini’ye adanmış iki tapınağın kalıntılarının yanı sıra başka bir Urartu kalesinde rastlanmayan, özenli bir işçilikle yapılmış ve “Uçkale” olarak adlandırılan dikdörtgen planlı bir yapıya da sahiptir. Tüm bunlara ek olarak bir nekropolün ve farklı farklı kullanım alanlarına sahip bir sarayın kalıntılarının da görülebildiği Çavuştepe Kalesi, Urartu tarihine ilişkin günümüze ulaşmış eserleri barındıran en önemli alanlardan biridir.
Türkiye’nin görülmeye değer şehirlerinden olan Van’da yapabileceğiniz aktivitelerin bir kısmını sizlerle paylaştık. Elbette Van’ın sunduğu etkinlikler sadece bunlarla sınırlı değildir. Eğer siz de Van’da peşine düşülecek bir hikaye arıyorsanız, Van Gölü’nün en ünlü adası olan Akdamar’ın ismini nereden aldığıyla ilgili dilden dile dolaşan hikayeyi ilgi çekici bulabilirsiniz. Günümüzde Akdamar Anıt Müzesi olarak ziyarete açılmış olan Akdamar Kilisesi’ne de ev sahipliği yapan adanın dokunaklı hikayesine “Akdamar’a İsmini Veren Dokunaklı Sesleniş: ‘Ah Tamara!’” başlıklı blog yazımızdan ulaşabilirsiniz.