Sagalassos Antik Kenti’nin kalıntıları, görkemli Batı Torosların eteklerinde yer alır. Buradaki yerleşimin başlangıcı hâlen net olarak bilinmemekle birlikte, en eski yerleşim izleri Pers Dönemi’nin sonuna veya Hellenistik Dönem’in başlarına aittir. Arrian’a göre, Büyük İskender Sagalassos’u ve onunla birlikte Pisidia Bölgesini fetheder ve MÖ 200’den itibaren kentin merkezinde çeşitli kamu yapıları inşa edilmeye başlanır. Kent sur duvarları ile çevrilir, nekropol alanları düzenlenir ve popülerliğini yüzyıllarca korumuş seramik sofra kapları üretimi başlar. Antik kent, çeşitli ovalarla çevrilidir; zaman içinde bu verimli araziler kentin 1200 km²’ye ulaşan topraklarına katılır ve Sagalassos’un gelişiminin başlıca kaynağı olur.
İlk Roma İmparatoru Augustus’la gelen barış döneminde kent nüfusu önemli ölçüde artar. Bu dönemde inşa edilen yeni yol, via Sebaste, bölgeyi dış dünyaya bağlar. Bu fırsatı iyi değerlendiren yerel elit sayesinde, Sagalassos kendi kimliğini kaybetmeden Roma İmparatorluk kimliğini benimser. Hadrian Döneminde Sagalassos Pisidia Bölgesinin ‘birinci kenti’ olarak Kabul edilir. Bu statünün gereği olarak kentte geniş çaplı bir imar programı başlar. Muhteşem heykeltraşlık örnekleri verilen bu evrede Hadrian, Anotninus Pius ve Marcus Aurelius da kolosal heykelleri üretilir. Sagalassos zanaatın da önemli bir merkezi olarak gelişir. Yerel üretim kırmızı astarlı kapları ticaret yoluyla tüm Anadolu’ya ve ötesine ulaşır. Sagalassos MS 6. yüzyıla dek gelişir. bu yüzyıldan sonra kent dokusu peşpeşe gelen felaketlere maruz kalır. Bununla birlikte Sagalassosluların zorluklara direnir ve kent alanında MS 13. yüzyılın başına kadar yaşam devam eder.
Bu müzede etkinlik yok
Tüm Etkinlikler