Türkiye’nin güneybatı uç noktasında yer alan yaklaşık 60 km uzunluğundaki Datça Yarımadası’nın batı kısmını meydana getirmektedir. Antik dönemin ünlü merkezlerinden Kos ile Rodos Adaları arasında kurulmuş olan Knidos, Karya bölgesinin en önemli merkezlerinden biri ve Halikarnassos’tan sonra bilinen ikinci bir Dor kentidir. Gerçekten de arazinin dağlık yapısından dolayı Knidos bir teraslar kentidir. Şehir dar bir kara parçasıyla deve boynu ya da Kap Krio olarak adlandırılan adacıkla birleşmiştir. Kentin gerek anakara gerekse de ada kısmı iki yamaç üzerine yerleştirilmiştir.
Knidos, plan kare sistemine göre inşa edilmiş bir kent olup birbirine paralel uzanan sokakları paralel caddeler kesmektedir. Anakara kısmında, akropol ve kenti çevreleyen sur duvarları bulunmaktadır. Şehrin doğusunda ünlü Demeter Kutsal Alanı ve büyük tiyatro bulunmaktadır.
Günümüzde tiyatrodan geriye sadece duvar kalıntıları kalmıştır. Kentin çeşitli yerlerinde bilinen 7 adet kilise mevcuttur. Doğu-batı caddesi yakınlarında bulunan kilisedeki zemin kaplama bloklarından birinin üzerinde, Arapça kazınmış yazılar göze çarpar. Kiliselerden bazılarının zeminlerinde mozaikler görülmektedir. Ayrıca, kentin doğusunda, çok iyi korunmuş bir durumda, Helenistik Dönem’den freskli bir villa bulunmaktadır. Anakara kısmının kuzeydoğusunda Korinth düzende bir tapınak mevcuttur. Bu alanın daha batısında, adını burada bulunan yuvarlak bir yapıya ait temel kalıntılarından alan “Yuvarlak Tapınak Terası” bulunmaktadır. Burası, en üstte bulunan teras olduğundan dolayı, kentin her açıdan görülen ve her açıyı görebilen yeridir. Bu temelin civarında, altar ve geç dönem evlerinin yanısıra, belki hazine daireleri olabilecek nitelikte küçük yapılar veya Ziyafet Evleri “Banketthäuser” bulunmaktadır. Yuvarlak Tapınak Terasının hemen aşağısında ise, Apollon Terası yer almaktadır. Yuvarlak Tapınak Terasından, Apollon Terasına geçişte ise İon düzeninde, görkemli bir propylon yer almaktadır. Propylondan geriye devrik vaziyette birkaç sütun tamburu ve temel kısmı kalmıştır. Propylonun doğusunda ise, doğuya doğru devam eden genişçe bir cadde (Şehrin ana caddesi) mevcuttur. Bu cadde, 1995 ve 1996 yılları arasında çalışılarak kısmen açığa çıkartılmıştır. Bu kazılar sonucunda, “cloacamaxima” kadar büyük olan görkemli bir kanalizasyon sistemi tespit edilmiştir. Apollon Terasının güneyinde ise, yapımında kullanılan yerel taşların pembe renginden dolayı, “Pembe Tapınak” (Pink Tempel) olarak adlandırılan bir tapınağa ait sadece temel kalıntıları mevcuttur, bu yapı sonradan kilise olarak kullanılmıştır. Büyük limanın hemen kuzeyinde burada bulunan Dionysos tapınağından dolayı “Dionysos Terası” olarak adlandırılan alan bulunmaktadır. Alanda, küçük tiyatronun hemen bitişiğinden başlayarak, batıda bulunan Liman Caddesi’ne kadar doğu-batı yönünde uzanan bir Stoa yer almaktadır. Stoanın, kuzey sınırını ise, yine doğu-batı yönünde devam eden teras duvarı oluşturmaktadır. Stoa mekânlarını birbirinden ayıran duvarlar kısmen korunmuş bir şekilde günümüze kadar gelebilmiştir. Kazı yapılan bir diğer alan da “Liman Caddesi’dir. Cadde, küçük limandan başlayarak üst teraslara doğru devam etmekte, propylona kadar rampa yapacak bir şekilde uzanmaktadır. (Hippodamos Sistemi). Yaklaşık 5 m enindeki bu caddenin zemini kare veya dikdörtgen bloklarla döşenmiştir. Kentin Kap Krio (Deve Boynu Burnu) adı verilen ada kısmında da, kazı ve araştırmalar sürdürülmüştür. Bunların sonucunda, bu kısımda da teraslama yöntemiyle konumlandırılmış dükkân sıraları, işlikler ve yerleşimler olduğu anlaşılmıştır. Buluntuların tarihlendirilmesi sonucunda, bu kısmın en son M.Ö. 4.yüzyıl ile M.S. 5 .yüzyıl arasında iskân gördüğü saptanmıştır.
Bu müzede etkinlik yok
Tüm Etkinlikler