2.12.2022
5 Dakika
Eşsiz tarihi dokusu, kendine özgü mimarisi ve koruma altına alınmış tarihi yapılarıyla ziyaret edenlere başka bir dünyanın kapısını aralayan kentlerden biridir Mardin. Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan ve tarihi İpek Yolu güzergahında bulunan Mardin, birçok farklı kültür ve inancın bir arada yaşadığı bir şehir olarak insanlığın ortak mirasının çok özel parçalarından biridir. Mardin’i görmeye gelenler, tarihi zenginlik ve kültürel çeşitliliğin eşsiz bir atmosfer yarattığı şehirde attıkları her adımda ilgi çekici bir figürle karşılaşır: Bakır plakalara inip çıkan çekiç seslerinde, telkari ustalarının maharetli ellerinde ya da detay detay işlenmiş bir tabloyu andıran kanaviçelerde gördükleri Şahmeran’dır bu. Belden aşağısı yılan, üstü bir kadın biçimindeki efsanevi yaratık... İsmi Farsça, “yılanların şahı” anlamına gelen bu figür, bölgede yaşayan halkların tümünün kültüründe yer alan ortak bir anlatıdan kaynağını almaktadır. İsterseniz bu güzel kent ve onun zanaatkar insanlarının elinden çıkan harika ürünlerle özdeşleşmiş bu figürün yer aldığı mitolojik anlatıya kulak verelim.
Hikayemiz yoksul bir genç olan Camsap’ın bir grup arkadaşıyla birlikte bal dolu bir kuyu bulmasıyla başlar. Arkadaşlar balı çıkarması için içlerinden birini kuyunun dibine indirmeye karar verirler. Kuyunun dibine gidecek kişi ise Camsap olur. Kuyuya inip balı yukarıdaki arkadaşlarına ulaştıran Camsap ihanete uğrar, paylarına daha çok bal düşmesi için arkadaşları onu kuyunun dibinde terk edip kaçar. Sıkıştığı delikte umutsuzca bir kurtuluş yolu bulmak için çırpınan Camsap’ın gözüne kuyunun duvarındaki bir delik çarpar. Cebinden çakısını çıkarıp deliği genişleten Camsap, gördükleriyle şaşkına döner. Çalışmasını hızlandırarak sığabileceği kadar genişlettiği delik, görülmemiş güzellikte bir yer altı bahçesine açılır. Dünyada bir benzeri daha olmayan ağaçlar, mis kokulu çiçeklerle bezeli bahçenin ortasında bir havuz da vardır. Delikten geçip kendini bahçeye atan Camsap, ilk defa o havuza doğru bakarken irkilir ve olduğu yerde donup kalır. Çünkü havuzun yakınlarında yoğunlaşan ve tüm bahçeyi sardıkları anlaşılan yüzlerce yılandır gördüğü. Ve çok geçmeden havuzun biraz ötesindeki tahtı fark eder. Belden aşağısı yılan biçiminde bir kadın oturmaktadır tahtta. Bu yılanların kraliçesi, Şahmeran’dır. Camsap’ın bahçeye girdiğini fark etmiştir ve ona korkmamasını, yaklaşmasını söylemektedir Şahmeran.
Şahmeran’a yaklaşan Camsap, aslında yıllarca sürecek güçlü bir dostluğa doğru ilerlemektedir. Uzun yıllar boyunca Şahmeran’ın yanında kalır ve konukluğu boyunca onun kadim bilgi dağarcığından beslenir. Gelgelelim, Camsap ne kadar mutlu da olsa Şahmeran’ın yanında; ailesini, tanıdığı bildiği dünyayı ve insanları özlemektedir. Şahmeran, Camsap’ın yalvarmalarına dayanamaz bir gün ve yerini bir sır olarak saklaması koşuluyla gitmesine izin verir.
Yeryüzüne ve eski hayatına geri dönen Camsap bir süre gerçekten sözüne sadık kalır. Kimseye başına gelenlerden, Şahmeran’dan ve onun yer altındaki bahçesinden söz etmez. Ne var ki günlerden bir gün ülkenin padişahı hastalanır ve veziri, padişahın tek kurtuluş umudunun Şahmeran’ın etini yemekten geçtiğini söyler. Vezirin bildiği tek gerçek ise bu değildir. O Şahmeran’ı gören birinin vücudunda yılan derisine benzer pullar belirdiğini de bilmektedir. Tüm ülkeye haber saldırıp insanları hamamlara toplar ve Camsap’ın bedenindeki pulların ortaya çıkmasını sağlar. Bunun üzerine Camsap istemeyerek de olsa Şahmeran’ın sırrını açık etmek zorunda kalır. Yakalanıp hamama getirilen Şahmeran, dostunu ele vermek zorunda kalan Camsap’ın üzüntüsünü yüzünden okur ve ona son bir öğüt verir. “Beni öldürüp kaynattıklarında ilk suyumdan sen içme, bırak vezir içsin. Sen ikinci suyumu iç. Padişah da etimi yesin, iyileşsin.” Camsap Şahmeran’ın öğüdünü tutar. Şahmeran’ın kaynatıldığı ilk sudan içen Vezir zehirlenip ölür, etinden yiyen padişah iyileşir. Eski dostunun öğüdünü tutan Camsap’ın ise sonsuz bilgeliğe ulaştığı söylenir.
Sokaklarına ve zanaatına bu kadim ve dokunaklı hikayenin işlediği Mardin’i ziyaret ettiğinizde ise Mardin Müzesi’ni de ziyaret etmeyi unutmayın. Mardin Müzesi’nde Mezopotamya’nın günümüzden binlerce yıl öncesine uzanan kültürel zenginliğinin birçok kalıntısını görebilirsiniz.